Tam 8.000 yıllık bir yerleşim yeri İstanbul
Nice medeniyet bu şehri almak için sefere çıktı. 7 denizin gemileri İstanbul limanlarına demirledi ve nice kervan dünyanın bir ucundan getirdiği malları İstanbul pazarlarında satışa çıkardı.
Bugün İstanbul’un dört bir yanında arzı endam eden sayısız tarihi yapı, İstanbul’u dev bir açık hava müzesine dönüştürüyor.
Sayısız tarihi mekan ve yerleşim yeri İstanbul’un nostaljik yerleri arasında önemli yer tutuyor. Özetle İstanbul bize, “beni yine ve yeniden keşfet” diyor.
15 milyondan fazla nüfusu ile bir yanda iğne atsan yere düşmeyen ulaşım araçları, diğer yanda sıcak bir çayla güvertesinde hayatın telaşından arındığımız vapurlar
“Dersaadet” yani “saadet kapısı” diye anılan İstanbul, burada doğanlara da misafir olarak gelenlere de bitmeyen bir serüvenin kapısını aralıyor.
İstanbul’da gezilecek yerlerin pek çoğu, insana hayatı boyunca farklı yaşlarda tekrar gördüğünde farklı çağrışımlar yapıyor ve anıları tazeliyor.
İstanbul’un gözbebeği Tarihi Yarımada’yı gezmeye başlamak için en doğru yer Ayasofya.
Dünyanın en tanınmış ibadethanelerinden biri olarak aynı yerde üç defa inşa edilen Ayasofya, son halini 537 yılında aldı.
Ayasofya’nın ibadete açıldığı gün İmparator Justinianos’un, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dediği ve Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı rivayet ediliyor.
İstanbul’un fethinden sonra cami olarak ibadete açılan Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklendi.
Ayasofya’da, Osmanlı Sultanlarının galip döndükleri seferlerden getirdikleri birçok değerli eser de sergileniyor.
Ayasofya 1935’ten beri müze olarak her yıl milyonlarca insan tarafından görülüyor.
Ayasofya, yaz döneminde 09.00-19.00, kış döneminde 09.00-17.00 saatleri arasında Müzekart ile ziyaret edilebiliyor.
Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en geniş sınırlara ulaşmış ve yüzyıllarca hakimiyetini sürdürmüş imparatorluklarından biri. Bu köklü tarihin ve ihtişamlı yapının 400 yıl boyunca yönetildiği, sultanların ve ailelerinin yaşadığı Topkapı Sarayı ise bütün görkemiyle Tarihi Yarımada’da görülmeyi bekliyor.
Osmanlı’nın en şatafatlı düğünlerinin, tahta çıkma törenlerinin ya da entrikalarının ve hüzünlü hikayelerine şahit olan bu sarayda burada kendinizi tarihin kollarına bırakarak eşsiz bir tarih ziyafetine ortak olabilirsiniz.
Topkapı Sarayı Müzesi ve Harem Gezisi’nde görülecek yerler arasında sarayın Harem bölümü, Hırka-ı Saadet Dairesi ve Has Oda bölümü, Babü’s Saade bölümü ve Köşkler Bahçesi bölümü bulunuyor.
Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. Mö 24 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder:
"Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam 80 (seksen) arşındır. Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki taraftan kapısı vardır"
İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir.Geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi. Kız Kulesi İkibin yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy'den sandallarla yapılmaktadır.
Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine (o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içine bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.
Antik Çağ'da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da "Tour de Leandros" (Leandros'un kulesi) ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.
İyi Seyirler...